
Sibel, Pendik escort tren istasyonunun arkasında yer alan dar sokaklarda yürümeye sabah karşısında alışmıştı. Otuz dokuz yaşındaydı ama yüzündeki çizgiler, onun yaşından çok daha fazlasını anlatıyordu. Kaldırım taşlarına bastığında çıkan sesi tanıyordu artık. O sokaklar onun gibiler için suskun ama dürüsttü. Her sabah ilk vapurla gelenlerin ayak seslerini ezberlemişti. İnsanlar onu görmezden gelmeyi seçerken, o herkesi incelikle gözlemlerdi.
Kendi Yolunu Açan Kadın
Sibel bu hayatı seçmedi, ama bu hayatı kullanarak kendi yolunu çizdi. İlk gençlik yıllarında tekstilde çalışmış, ardından kısa süreli evlilikler yaşamıştı. Bir gün geldiğinde kendini Pendik’te buldu. Başta her şey yabancıydı, ama zamanla ritmini yakaladı. Kiraladığı küçük odada temizlik, düzen ve sabırla bir düzen kurdu. Müşterilerini dikkatle seçti, kimseye el açmadı. Kimseden borç almadı. Onun için bu iş bir bağımlılık değil, geçici bir özgürlük biçimiydi.
Mahalledeki simitçi her sabah ona bir çay ikram ederdi. Sibel çayını alır, istasyonun karşısındaki banka oturur, gelen-giden trenleri izlerdi. Hayal kurmayı bırakmamıştı. Bazen uzak şehirlerde yeniden başlayacağı bir hayatı düşünürdü. Ama sonra elindeki kartları hatırlar, oyuna devam ederdi. Götten alan escort Herkes bir şekilde tutunmaya çalışırdı; Sibel de kendi yöntemini seçmişti.
Bir gün sokakta küçük bir kız çocuğu yere düştü. Sibel hemen koştu, dizleri kanayan çocuğa mendilini verdi. Annesi teşekkür etti ama onu dikkatle süzdü. O bakış Sibel’e tanıdıktı. Yargılayıcı, ama bir şey söylemeyen. Sibel hiçbir şey demedi, sadece gülümsedi.
Bir yanıt yazın